1 Şubat 2015

INGILTERE EĞİTİMİM

İngilizcemi geliştirmeye karar verdikten sonra ilk önce Türkiye de yabancı dil kursu araştırıp ilk önce burada ingilizce eğitimi aldım.İngilizce eğitimi alırken Ingiltereye gitmeye karar verdim.En çok ingilizce konuşmama katkısı olsun diye.Vize işlemlerine başladık ve vizenin onaylanmasından kısa bir süre sonra Ingiltere yolculugum başladı.Tabi bu süreç çok heyecanlıydı.Heyecan ve tedirginlik biraradaydı.Çünkü hiç bilmediğiniz bir yer,hiç tanıdıgınız yok,kendi dilinizi değil farklı bir dil konuşmanız gerekiyor,kalcagınız aile ile anlaşabilcekmisiniz,nasıl geçecek,okul nasıl ve kafanızda bir sürü sorular.Ingıltere havaalanında heyecanınız daha çok artıyor.

İlk uçağım İzmirden İstanbula gidişti.Arada neredeyse 1,5-2 saat bekleyip Ingiltereye öyle uçmuştum.11 hafta boyunca Ingıltere Bournemouth da ingilizce eğitimi aldım.Sonraki 1 hafta Londra da kaldım.Ordayken Türkiyeyi,ailemi ne kadar özlesem de şimdi orayı çok özlüyorum ve orayı bu kadar çok özliceğim aklıma bile gelmezdi.Şimdi imkan olsada tekrar gitsem diyorum.

Oradayken yanında kaldığım aileden çok memnundum.Bu benim için çok önemliydi.Kaldıgınız yerden memnunsanız diğer şeyler insana o kadar dokunmuyor.Normalde de aile içinde ne kadar mutluysak ya da daha az soruna sahipsek bazı şeylerin üstesinden daha kolay gelmiyor muyuz?

Tabi bizim Türk Lirasına göre biraz pahalı.Ama bazı yerleri keşfederseniz çok uyguna şeylerde bulabiliyorsunuz.Mesela ICELAND, 99 P gibi gıda üzerine alışveriş mağazaları var.Tabi Londranın çoğu yemeği hazır veya pişmeye yakın paketler halinde satılıyor.Orada en az 4 kişinin doyabilceği tarzda pizza,pilav,makarna çeşitleri de satılıyor.Paketli,soyulmuş meyve,sebzeler satıldıgı gibi paketsiz olarak meyve,sebze bulabiliyorsunuz.Ama eğer bir gün giderseniz bizdeki gibi çok çeşit aramayın.Çorbaların bile konserve de pişmiş olarak satılıyor.Armut gibi meyveleri de soyulmuş olarak konservede bulabilirsiniz.Gidip gördüğünüzde şaşırmayın.Çeşitli pilav türlerini paket halinde alıp mikrodalga fırında birkaç dakika ısıtıp yiyebiliyorsunuz.Yemek işini bayagı pratik hale getirmişler.Tabi sabahları da bizdeki gibi peynir,zeytin,domates gibi kahvaltı seçenekleri pek yok.Eğer dışarda yicekseniz bazı yerlerde TURKISH BREAKFAST'A denk gelebilirsiniz.Ama kaldıgınız evde bulamayabilirsiniz.BOSCOMBE,WINTON gibi yerleşim yerlerinde uygun fiyatlara çanta,kıyafet,gıda ve benzeri ürünleri bulabilirsiniz.Ama bunun için bayagı gezmeniz gerekebilir.Mesela bir dükkandan 2015 ajandasını 1 pounda aldım.

Ulaşım da pahalı diyebilirim.NATIONAL EXPRESS gibi otobüs seferlerinin kartları var.O kartla ulaşım yaptıgınız zaman daha uyguna gidebiliyorsunuz.Hatta tren diğer toplu taşıma araçlarından daha pahalı.Bizde ise tam tersidir.

Orda olmak YABANCI DİLİNİZE tabikide katkı sağlıyor.Mecbur orda işinizi halletmek için INGILIZCE konuşmanız gerekiyor.Markette,otobüste,okulda mecbur konuşuyorsunuz.Eğer imkanınız varsa gitmenizi tavsiye ederim.Ben 3 ay kaldım ama 7,8 ay veya daha fazla kalanlar var.Tabi nekadar uzun süre kalırsanız o kadar faydasını görürsünüz.Tabi kendi memleketinizden birilerini görünce insan kendini iyi hissediyor ama mümkün oldugunca kendi dilinizi konuşmamak sizin faydanıza olcaktır çünkü oraya dil öğrenmeye gidiyorsunuz.Hatta okul dışında konuşma klubüne de gidiyordum.Kendimi daha da zorlamak için oraya da gidiyordum.Konuşma klubünün ve yanında kaldıgım ailenin konuşmamı geliştirmem açısından bayagı bir faydasını gördüm.Yolda bir yerlere giderken sırf konuşmak için birilerini birşeyler sormaya çalışıyordum.

Londra'nın için daha kalabalık tabi ama çok güzel.Gez gez bitmiyor.Londraya gittiğimizde bir haftalık OYSTER CARD aldık.Bütün toplu ulaşım araçlarında kullanabiliyorsunuz.Çok işimizi gördü.OYSTER CARD'ı aldıgınız da tren için hangi hatları kullanabilceğinizi soruyor görevli.5 pound depozito parası ile söylediği ücreti ödüyorsunuz.İşiniz bittiğinde kartı geri verdiğiniz de depozito parası olarak verdiğiniz 5 poundu geri alıyorsunuz.

Ve yurtdışına gitmeyi muhakkak öneririm.Çok güzel yerler.İnsanları çok iyi,saygılı,yayalara sürekli yol veriyorlar,korna sesi pek az duyarsınız,kaza yapan araç görmedim desem yalan olmaz.Kaldıgım süre içerisinde belki bir ya da iki defa kazan yapan görmüşümdür.Parkları çok geniş,mesela parkların içine golf alanları yapmışlar ve çocugu,arkadaşları ile oraya gidiyorlar.Brighton da iskelenin oraya oyun alanı yapmışlar.Orası buraya göre daha soğuk ama kasım da sörf yapmak için denize gidiyorlardı.