2 Kasım 2014

İNGİLTERE HALLOWEEN

Halloween diğer adıyla cadılar bayramı her sene 31 Ekim de kutlanan,korkunç kıyafetlerin giyilip dolaşıldığı bir bayram.All Hallow's Eye(Azizler Gününün Arifesi) kısaltılmasıyla oluşturulmuştur.

Hıristiyanlar tarafından kutlanan PAGAN kökenlidir.Yazın bitişi kışın başlangıcı olarak 31 Ekimde kutlanır.
Bugüne özel kıyafetleri,aksesuarları var.Halloween'ın aksesuarı gülen bir balkabağıdır.Balkabağının içi boşaltılır,gülen bir yüz yapılır ve içerisine mum yakılarak konur.


Gittiğim okulun Halloween için düzenlediği özel köşesi



Halloween da böyle kıyafetler giyiyorlar.Güzel,farklı bir eğlence.Eğer yurt dışına giderseniz burada Halloween'ı görün derim.Bazı şeyleri yerinde görmek,yaşamak daha farklı.Son derece renkli,eğlenceli bir bayram.Mekanlar örümcek,hayalet,kurukafa gibi figürlerle süsleniyor.


Mekanlarda bugüne özel eğlencelerde var.Sizinde bugüne özel kıyafetleriniz varsa böyle kıyafetler giyip onlara katılabilirsiniz.Eğer böyle kıyafetleriniz yoksa da üzülmeyin.Burada bugüne özel kıyafet,maske gibi aksesuarlar bulabilirsiniz veya cadılar gününe uygun makyaj yapabilirsiniz.Yine de bulamazsanız üzülmeyin çünkü günlük kıyafetiyle dışarıda dolaşan kişileri de görebilirsiniz.


Maskeli balolar,korku filmi seansları düzenleniyor.En yaygın olarak tüketilen şekerleme ise Elma Şekeridir.Günümüzde artık Dünyanın birçok düzenlenmeye başlanmış,etkinlikler oluşturulmaya başlanmıştır.

Ayrıca ölülerin ruhlarının geçmişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılıyormuş.Aynı zamanda  kötü ruhları uzak tutmak için ateşler yakılıyormuş.İnsanlar ortalıkta dolaştığına inandıkları ruhlar için maskeler takarlarmış.

19 Ekim 2014

MESAFELER VE KIYMET BİLMEK

Genelde sevdiklerimizin kıymetini onları kaybettiğimiz zaman anlarız.Öyle değil mi?

Çoğumuz aslında farkındayız,biliyoruz bazı şeyleri fakat başımıza gelince tekrar hatırlıyoruz.
Ailemizi,arkadaşlarımızı aslında çok seviyoruz.Kimi zaman belki bunu onlara hissettiremiyoruz.Belki yapımızdan dolayı belki yaşanan bazı olumsuzluklardan.Ama ilişkimiz bir şekilde bittiğinde eksikliklerini daha iyi fark ediyoruz.İşte o anlarda diyoruz ki;benim için ne kadar önemliymiş.Bir de üstüne gurur yapıp elimiz ne telefona gidip onları arıyoruz ne de onları ziyarete gidiyoruz.Aslında bütün herşeyi bir kenara bırakıp birbirimizin değerini bilsek,bunu hissettirsek daha güzel olmaz mı?

Bazen araya mesafeler giriyor,iş güç giriyor.Mesafeler uzakken onların eksiklerini daha iyi hissetmiyor muyuz?
Önemli olan mesafeler uzakken de birbirimizin kıymetini bilmek.Bahaneler üretmek yerine çözümler üretmek daha iyi olur diye düşünüyorum.Bazen gönüllerin bir olması da yetebiliyor,yeterki birbirimizi unutmamak,unutmadıgımızı gösterebilmek.Yanına gidemiyorsak telefon açıp konuşabilir ya da arada kart postal atabiliriz.Şimdi kartpostal mı kaldı derseniz bence çok güzel birşey mektuplaşmak.Ben küçükken uzaktaki arkadaşlarımla birbirimize mektup atardık.Birbirimize bayram,yılbaşı için kartpostallar yollardık.Hala saklıyorum onları.Ne heyecan duyardım postacı mektup getirdiğinde.Şimdi hepsi bir hatıra benim için.Ingıltere de hala kart postal atmaya önem veriyorlar,heyecan duyuyorlar.Sadece çeşitli kartpostalların  satıldığı dükkanlar var.Hala önem veriyorlar,heyecan duyuyorlar.Renkli,sade,desenli nasıl isterseniz.

Her gün yeni birşey ile karşılaşıyoruz.Yaşadığımız anın kıymetini bilmek lazım.Hayat bizi yorsa da,hep karşımıza olumsuz şeyler çıksa da neden içinde bulunduğumuz anı daha iyi bir şekilde yaşamayalım,güzelleştirmeye çalışmayalım.Bazı şeyler deneyimle elde edilir fakat manevi değerler daha farklı,daha önemli ve kalıcı.Kıymet bilmek için illa başınıza olumsuz şeylerin gelmesini beklemeyin.O zaman çok geç olabilir.Geç olmadan birşeyler yapmalı.Ne dersiniz?

Mesafeler sevmeye engel değildir,yeter ki bahaneler olmasın...

13 Ekim 2014

INGILTERE MACERAM

Geçenlerde ingiltereye gitceğime dair bir yazı yazmıştım.Vizem çıktı ve herşeyimi ayarlayıp geçen hafta pazar günü geldim.Yolculuk biraz uzundu çünkü ilk önce izmirden istanbula oradan ise ingiltereye dört saatlik bir uçuşla vardım ama ben bournemouth'a geleceğimden bir de üç saatlik bir yolculuk gerçekleştirdim.

Sabah başlayan yolculugum akşama doğru bitti.Yanında kalacağım aile çok iyi,gayet ilgili,konuşmaya çalışıyorlar ve bu benim için çok önemli.Çünkü buraya ingilizcemi geliştirmek için geldim.Gittiğim okulda güzel,öğretmenler gayet iyi ve anlaşılır bir şekilde anlatılıyor.Bu hafta ikinci haftaya girdim.Ilk baştaki acemiliği üzerimden atmaya başladım.Çünkü her geçen gün birşeyler,yeni yerler öğreniyorum.Bu gittikçe insanı rahatlatıyor.Bugün sınav olduk.Her hafta öğrenilen konulardan sınav olmaz.Bu daha iyi öğrenmek için bence gayet iyi bir uygulama.                                                        

Burası  her yönden farklı tabi.Trafik bize göre tersten işliyor ama trafikte korna sesi duymamazsınız,kolay kolay sollama yapılmıyor,yayalara genelde yol veriliyor.Tesco ekstra,iceland gibi küçük marketler var.Bu marketlerde uygun fiyatlara alışveriş yapabiliyorsunuz.İngiltere de genelde çaylarını sütle içiyorlar,sabahları bizimkisi gibi peynir zeytin gibi şeyler tüketmiyorlar.Cornflex,tereyağ,reçel,bal,kızarmış ekmek,süt,çay gibi şeyler tüketiyorlar.Iceland gibi marketlerde 1 pounda gayet uygun şeyler bulabiliyorsunuz.Genelde dondurulmuş ürünler var.Ben Tesco ekstradan hazır paketlerde yiyeceklerden alıp öğlenleri yiyorum.İstersen ton balıklı gibi sandviçler var.

Geçenlerde buradaki Marks-Spencer'a gittim.Marks&Spencer'ın buradaki mağazasında Türkiye'deki gibi sadece kıyafet satışı değil,yiyecek,içecek,tabak,havlu,yılbaşı süsü gibi şeylerde satılıyor.İçinde cafesi var,mağazanın içinde lavabosu var.

Çoğu gıda mağazasında Strepsils gibi ilaçlara da rastlamanız mümkün.Boya,kapı kolu gibi şeylerde satıyorlar.Türkiye de pek alışık olmadığımız şeyler.Sürekli yeni şeyler görüyorum.

Otobüs ile bir yerlere gideceğimizde ilk önce otobüsten inecek olanlar var ise onların otobüsten inmesini bekliyoruz.Bournemouth da otobüsler genelde tek kapılı olduğundan ilk önce inecekler var ise onların otobüsten inmesini bekliyoruz.Otobüse binerken otobüs şöförü ile merhabalaşıyoruz.İnerken de teşekkür ediyoruz.

27 Eylül 2014

INGİLTERE

Hayalimde hep yurtdışına gitmek vardı.Özellikle de İngiltereye gitmek.Özel bir sebebi yok ama hep ilgimi çekerdi İngiltere.Yurtdışına gitmek özelliklede Ingiltere ve Amerikaya gitmek zordur.Çünkü en zor vize alınan yer neresi diye sorarsanız Ingiltere ve Amerikadır.

Neredeyse 1 yıl önceye kadar çalışıyordum.Çalıştıgım şartlarda yurtdışına gitmem zordu.Sonra kendime bir hedef koydum.İşten ayrıldım,yabancı dil kursuna gittim.Eylül başında da vize başvurusunda bulundum.Bayagı bir evrak hazırladık.Yaş,bir süredir işsiz olmam vs.gibi nedenlerden dolayı bir ümitsizlik vardı içimde.Heyecanlı bekleyiş başladı.Olcak mı olmıcak mı derken iki gün önce öğrendim ki onaylanmış.Hemen bilet arayışına girip bugün biletimi de aldım ve kısmetse bir hafta sonra İngiltereye uçuyor olacagım.Yani bayramı orda geçircem ama bir yandan da onların noel kutlamalarını kısada olsa görcem.O yüzden seviniyorum çünkü onların noellerini çok merak ediyordum.İki hafta nasıl kutlanır noel diye düşünürken en azından hazırlıklarını görüp o havayı tatmış olcam.Çok heyecanlıyım.Bir yandan da tedirginlik.Giden pek gelmek istemiyormuş ya da Türkiyeye çok memnun dönüyorlarmış.Bakalım benim nasıl geçicek.Tabi vizenin onaylanışıyla gitceğim tarih arasındaki süre kısa süre olunca bilet fiyatları biraz pahalıya geliyor ama benim başka pek şansım yoktu.Şimdiden size tavsiyem eğer sizinde kafanızda yurtdışına gitmek varsa gitmeyi düşündüğünüz tarihten epey bir önce vize başvurusu yapın ondan sonra gitceğiniz tarihle vizenin çıkış tarihi arasında uzun süre olunca uygun fiyatlara bilet bulmanız daha kolay olacaktır.

Onların geleneklerini görmeli,farklı kültürleri tanımalı.Çünkü bu insanın ufkunu genişletiyor ve hayata bakışını değiştiriyor.Her insan bir yaşam,her kültür farklı bir deneyim oldugunu düşünüyorum.

24 Eylül 2014

DOSTLUK NEYDİ?

Platon demişki;dostluk,hem iyi görünen hem de iyi olan insandır,iyi olmayan dost görünür ama dost değildir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi,insan dostunun huyunu alır demiş.

Dostluk;sevgi,saygı,karşılıklı güven,insanın her zaman yanında olamasa da ona her zaman bir nefes kadar yakın olan,yardımını esirgemeyen,kötü niyet içermeyen her türlü davranışı içeriyor.
Bazen yaşadıklarımız karşısında kendimizi yalnız hissederiz,sanki tüm dünya üstümüze geliyor gibi düşünüşürüz ve sıgıncak bir limana,bir dosta ihtiyaç duyarız.Çevremizde parmaklarımız kadar sayılı iki üç dostumuz oldugunu görmek bence Dünyanın en büyük servetidir.Parayla pulla ölçülemez bunun değeri.Dostluk herşeye rağmen başkadır. 

Peki dostluk kolay kuruluyor mu ya da çevrenizde çok kişinin olmasını mı yoksa birkaç dostunuzun olmasını mı tercih edersiniz?

İnsanın bazen çevresinde çok kişi var gibi gözüküyor ama insan bir şeylere ihtiyaç duyduğunda,bir nefese,yoldaşa gereksinim duyduğunda bir bakıyor çevresinde varmış gibi görünen insanlar birden yok oluyor.Tabi çıkar amaçlı insanlar varsa çevremizde bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.Bu tür kişiler çevremizden belki uzak tutamayız ama en azından dikkat edebiliriz.

Herkesle geçinemiyebiliriz,anlaşamayabiliriz.Bunda yadırganacak bir durum yok.Önemli olan karşımızdakinin iyi niyetinden,özünden emin olmak.Arkadaşlıklar,dostluklar kolay kurulmuyor,ufak bir şeylerle de yıkılmamalıdır.Karşımızdakini suçlamadan önce kendimizi de değerlendirmeliyiz.

Hatalar insanlara özgü.Herkes hata yapabilir.Önemli olan hatalarımızdan ders çıkarıp aynı hataları yenilememek.

Dostluk kavramı çok derin bir kavram.Herkesle arkadaş olabilirsin ama herkesle dost olamazsın.Dostlugun özünü benimsemen gerek.Ve karşındaki insanı oldugu gibi kabul etmek gerek.Karşındakinin özünü,niyetini bildikten sonra herşey,her sorun kolay çözülür.Kıymet bilen eskisi gibi yok gibi.Bazı şeylerin kıymetini zamanla,tecrübeyle anlarız.Yaşamadan bilemeyiz.Ama hayatı ne çok ciddiye almalı ne de tamamen boşvermeliyiz.İster istemez okul,iş,ev kaygısına düşüyoruz.Bazı zamanlar oluyor ne kendimize ne de çevremize vakit ayırabiliyoruz.Ki istedikten sonra çogu şeylere vakit ayırabiliriz.Ailemize,çevremize zaman ayırmanın zevki bence paha biçilemez ve manevi değeri de o kadar çokki.

Hırslara kapılıyor bazen insan.Daha iyisi olsun istiyor.Ama bu daha iyisi olsunlara kendimizi kaptırdıgımızda farkında olmadan kendimizden çok şey kaybedebiliyoruz.O yüzden bazı şeyleri denge de tutmaya çalışmak lazım.

Siz ne düşünüyorsunuz?

TATİL

Uzun uğraşlarımız sonucunda Antalya Lara'ya tatile gittik.İnternetten bakmadıgın acente ve otel kalmadı.Otel puanları,yorumları,fiyatları vs.birçok kritere bakıyorsunuz.En son karar verdiğimiz otel LİMAK LARA DE LUXE HOTEL RESORT idi.

Biz bonubon diye bir site aracılıgıyla uygun fiyata aldık.Bir de biraz erken rezervasyon yaparsanız daha uygun fiyata otelinizi seçebilirsiniz.

Çok keyif alıp eğlendik.Denizi sırf kum.Aktiviteler çoktu.Amimasyon ekibi çok başarılıydı.Personeli çok güleryüzlüydü.Hiç asık suratlı personel göremezsiniz.Bayagı ilgililer.

Yemekler deseniz o kadar başarılıki.Her gün akşam yemeğinde özellikle Türk gecesi olsun yabancılara özgü olsun yemekler yapılıp düzenleniyordu.O kadar çok çeşit var ki hepsini tatmak istiyorsunuz tadamıyorsunuz.Sıra gelene kadar bayagı doyuyorsunuz.İster restorantınını ister snack barlarını tercih edin.Havuzdan çıkmak istemeyenler için havuz kenarının ordaki snack barları tercih edebilirsiniz.

Aktiviteler çeşitli.Çocukları,yetişkinleri ayrı ayrı düşünmüşler.Aktivitelere yetişemicek kadar yoruluyorsunuzda.Su sporları,akşam gösterileri,animasyon ekibinin düzenlediği yarışmalar ayrı ayrı.Havuzda olsun havuz kenarında olsun.Çoğu zaman gülmekten bogazımın acıdıgını hissettigim oldu.Köpük party,beach party,garden party,yabancı müzikler ayrı yerde canlı performansla sergileniyor.Biz bayagı keyif aldık.Çocuklu ailelerin çok rahat edebilceği bir yer.

Seneye için araştırma yaparsanız bu otelide göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.Ben bir daha imkanım dogrultusunda tekrar gitmeyi düşünürüm.

23 Nisan 2014

23 NİSAN


23 NİSAN 1920 1.TBMM'NİN AÇILDIĞI VE TÜRK HALKININ EGEMENLİĞİNİ İLAN ETTİĞİ TARİHTİR.

ATATÜRK, 23 NİSAN 1924'TE 23 NİSAN GÜNÜNÜN BAYRAM OLARAK KUTLANMASINA KARAR VERMİŞTİR.

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...

8 Mart 2014

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ


Analarımız,bizim herşeyimizdir.Onlar için ne desek yetersizdir.Yeri gelir bizleri sırtlarında taşır,yemezler yedirirler,aş-iş olurlar.Varlarını yoklarını bizim için verirler.Hastalanınca kaç gece başımızda uykusuz beklerler.Emekçilerimizdir bizim.Haklarını ne yapsak ödeyemeyiz.İyiki varlar.Allah,onları başımızdan eksik etmesin.Yaşamımızın dogumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız,ihtiyacımız oldugunda desteklerini esirgemeyen,eğiten,yetiştiren,bizi biz yapma yolunda sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedekar analarımızın DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.


"EY KAHRAMAN TÜRK KADINI SEN YERLERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL,OMUZLAR ÜZERİNDE GÖKLERE YÜKSELMEYE LAYIKSIN"M.KEMAL ATATÜRK

3 Şubat 2014

İÇECEKLER

Çoğumuzun soğuk içeceklerden en çok tükettiği şey cola olsa gerek.Markasının ne olduğu pek fark etmiyor.

Cola,gazoz ve diğer gazlı içeceklerin neden şişmanlattığını biliyor musunuz?

*Gazlı içecekler  ile vücudunuzun ihtiyacı olan şekerin 100 katı miktarda fazla şeker almış oluyorsunuz.
*İçindeki maddelerden dolayı mide de bulantı olmadığı tespit edilmiş.
*Kan şekeri aşırı yükseldiğinden karaciğerde yağlanmalar olur.İlk 20 dakikada kan şekeriniz aşırı derecede yükselir.
*Midenin hazmını kolaylaştırdığından olsa gerek ani açlık hissi oluşturduğundan tekrardan yemek ve tatlı yeme ihtiyacı duyabiliyorsunuz.İlk 60 dakikada ani açlık hissi oluşturur.
*Şişmanlamaya başlayınca şişmanlıktan dolayı doğal olarak oluşabilecek hastalıklarda zamanla kendini göstermeye başlıyor.
*Kafeinin tamamını da almış olursunuz.Kafein bulunan kahve gibi diğer içeceklerden kafein almanıza gerek kalmayacak.Biliyoruz ki kafeinin fazla alımının da zararı var.
*Kalp hastalığı,sindirim bozukluğu,diş çürümesi,şeker hastalığı,fazla kilo ve yağlanma gibi birçok rahatsızlığa sebep olmaktadır.

Bunları bile bile bu gazlı içecekleri fazla içmeye devam etmeli miyiz?

Yemekler de zaman zaman soğuk bir şeyler içmek istesek de mümkün olduğunca bu tür içecekleri azaltmamız da kendi sağlığımız açısından fayda olduğunu düşünüyorum.Sağlıklı bir ömür geçirmek istiyorsak yediklerimize,içtiklerimize dikkat etmemiz gerek.Ben bu tür içecekleri azalttım.Mümkün olduğunca içmiyorum.Çok canım isterse kırk yılda bir derler ya öyle zamanlarda içerim.Ayran veya doğal meyve suyu bazen içiyorum.Ayranı tercih etmemin sebebi de kemiklere faydası olduğundan.

15 Ocak 2014

BİR FİNCAN KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VAR

Bir fincan çoğumuzun vazgeçilmezi.En güzel sohbetlerin yapıldığı,keyif aldığımız bir tutku,yorgunluğumuzu unutturan en doğal ilaç.


Peki bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır sözü nereden gelmektedir:

"Zamanında İstanbul Üsküdar da kahve yapıp satan ve başından türlü maceralar geçen bir esnaf varmış.Herkes bu esnaf ile sohbet edip dertleşmeye gelirmiş.Bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş.Yeniçerili demiş ki kahvedeki biri hariç herkese kahve vermesini istemiş.Kahve verilmesini istemediği kişi de Rum Gemi Kaptanı imiş.Kahveci herkese kahvesini verdikten sonra 2 tane kahve alıp bu Rum Gemi Kaptanının yanına oturmuş.Yeniçeri sinirlenmiş ve kahveci de demiş ki bu kahve senin ikramın değil,benim ikramım.Rum Kaptanı ile kahve kahvelerini içerken sohbet etmişler.Aradan 40 yıl geçmiş.Sisam Adasında büyük bir isyan çıkmış ve Rumlar isyan çıkarmışlar.Bu kahvehaneci Rumların eline geçmiş.Rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış.Kahveciyi yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere gitmişler.Kahveci korkmuş,öleceğini düşünmeye başlamış.Yaşlı adam korkma demiş,sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım.40 yıl önce kendisinin ona kahve ikram ettiğini ve 40 yıl hatırı olduğunu söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.Anlatılana göre "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır" sözü buradan gelmektedir.

Ve kahvenin ilk vatanı YEMEN olarak bilinir.Hatta kahveler geciktiğinde kahveler geciktiğinde espri olarak kahveler yemenden mi geliyor diye sorulur.

Kahve 16 yy.da İstanbul'a Kanuni Sultan Süleyman zamanında gelmiş olup Kanuni Sultan Süleyman'ın kahveyi beğenmesiyle Osmanlı sınırlarında yayılmıştır.

Ve kahvenin strese iyi gelmesi,uyanık tutması,konsantrasyonu artırması,bağırsakları çalıştırması,içinde antioksidan bulundurması ile bazı hastalıklara iyi gelmesi gibi birçok faydası vardır.Tabi fazlası zarardır.O yüzden dikkatli kullanmakta fayda var.Hamilelerin dikkatli kullanması gerekmektedir.